-
1 tête
n f1 partie du corps baş [baʃ]2 visage surat [su'ɾat]♦ faire la tête surat asmak3 esprit akıl [a'kɯɫ]4 se mettre en tête de kafasına koymak5 de tête kafadan6 première place baş [baʃ]7 présidence baş yer8 individu adam, kişi [ci'ʃi]9 ön [œn]10 tête de lit başucu11 partie supérieure baş [baʃ] -
2 à
prép ("à" suivi de "le" devient "au" ; "à" suivi de "les" devient "aux")1 COI -(y)e, -(y)a2 lieu -(y)e, -(y)a◊Il va à Paris. — Paris'e gidiyor.
3 temps -de, -da◊4 possession -(n)in◊Ce livre est à Paul. — Bu kitap Paul'un.
5 moyen ile, -(y)le◊◊aller à pied / bicyclette — yaya / bisikletle gitmek
6 manière -(y)le7 but -(y)e, -(y)a8 caractéristique -li9 rapport -de, -da -
3 mal
In m (pl maux,)1 douleur ağrı, acı [a'ʤɯ]2 avoir du mal à faire qqch bir şeyi yapmakta zorlanmak♦ se donner du mal çaba harcamak◊Elle s'est donné du mal pour terminer à temps. — Zamanında bitirmek için bayan çaba harcadı.
3 critique kötü şey4 immoralité kötülük [cœty'lyc]II1 incorrectement kötü [cœ'ty]◊C'est mal fait. — Bu kötü yapılmış.
◊Il a mal compris. — Yanlış anladı.
2 immoralement kötü [cœ'ty]a kötü olmakb kötü gitmek◊Ses affaires vont mal. — İşleri kötü gidiyor.
4 se sentir mal kendini kötü hissetmek5 pas mala fena değil◊Je m'en moque pas mal. — Umurumda değil.
◊Il n'est pas mal. — O fena değil.
6 pas mal de fena sayılmaz. -
4 réveil
См. также в других словарях:
başı ağrımak — bir işten dolayı sorumlu duruma düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağrımak — nsz Vücudun bir yeri ağrılı durumda olmak Başı ağrımak. Dişi ağrımak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başı tutmak — gürültüden veya üzüntüden başı ağrımak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başı götürmemek — ses ve kalabalıktan dolayı başı ağrımak … Beypazari ağzindan sözcükler
başı çatlamak — başı çok ağrımak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük